Perşembe, Mayıs 11, 2006

Sinop Yollarinda




Perşembeydi sanırım bir forumda okudum “orada olmalıyım” dedim ve hemen sarıldım telefona.Otobüste yerim hazırdı.Sonrasında gördüğüm herkese söyledim.Cuma günü otobüse bindiğimizde 4 kişiydik.Arkadaşımın üyesi olduğu bir platformla birleşince 12 kişi oluverdik.3 arkadaş daha vardı onlarda bize katıldı bir anda 15 kişilik bir ekip olmuştuk.Toplamda ise 9 otobüs Sinop yolundaydık.Cumartesi sabahı ilk durağımız İtalyanların bıraktıkları atıkların saklandığı Güzelce köyü oldu.Orada tüm konvoy toplandı,diğer illerden gelenlerde bize katıldı,küçük bir dinleti ve basın açıklamasından sonra Sinop’a doğru daha da büyüyerek tekrar yola koyulduk.Bulutların arasından,yemyeşil vadilerden giderken ne bir yorgunluk vardı,ne bir karamsarlık.Sinop’a girdiğimizde halk da sokaklarda bizi selamlıyordu.Biz ise pankartlarımızı,dövizlerimizi,bayraklarımızı hazırlamaya başlamış,şapkalarımızı takmış son hazırlıklarımızı yapıyorduk.Kahvaltımızı da tüm otobüs neşeyle yaptık.

Sonunda otobüslerimiz sahile inip durdular.Kortej sırsına girildi.Pankartlar açıldı.Sonunu göremediğimiz kortejde sadece İstanbullular değil diğer illerden gelen katılımcılarda vardı.En önde yürümeye başladığımızda daha arkada hazırlıklar sürüyordu.Uğur Mumcu meydanına kestirmeden değil de ana caddeyi de geçecek şekilde yukarıdan gittik.Bu sırada kortejimiz daha da uzadı.. “Nükleere inat,yaşasın hayat;Nükleer santral istemiyoruz; Gün gelecek devran dönecek,AKP halka hesap verecek; Nükleere karşı omuz omuza; Susma haykır, nükleere hayır; Alma Sinop’un ahını çıkar aheste aheste; Nükleer santral Sinop’a iş değil, felaket getirecek; Nükleer ekersen ölüm biçersin; Nükleer yalan, Sinop gerçek; Ferman Padişahın Sinop bizim; Ecelimizle ölmek istiyoruz;; Ne Sinop’ta ne dünyada nükleer santral istemiyoruz: Gölge etme başka ihsan istemem.” Sloganlarımız tüm Sinop’ta yankılandı.

Meydana girişte yapılan aramalar sonrasında, katılan Sivil toplum kuruluşlarının selamlanmasıyla alandaki yerlerimizi almaya başladık.Bazı partilerinde katıldığı,çevre örgütlerinin,baroların,Mühendis,mimar odalarının,sendikaların pankartlarının apartmanları süslediği,balıkçıların denizden tekneleriyle katıldığı,tam anlamıyla yedisinden yetmişine,rengarenk bir alandaydık.Sinop halkı ve Türkiye’nin dört bir yanından gelen bizlerle orada 10.000 kişiyi geçmiştik.

Peki niye çoluk çocuk üşenmedik o kadar yollardan geldik?! Derdimiz neydi bizim?! Biz istemez miydik vaat ettikleri gibi enerjide bağımsız olalım,biz istemez miydik onların dediği gibi yeni teknoloji ile tertemiz,ucuz ve güvenilir enerjimizi kendimiz üretelim.Hayır istemiyoruz.Biliyoruz ki nükleer öldürür,tam da Çernobil faciasının 20.yılına denk gelen bu tartışmalarda,Karadeniz’deki kanser vakalarının arttığına dikkat çekilen bu günlerde, Nobel ödüllü “üstad” kabul edilen fizikçilerin dahi güvenli bulmadığı,daha öncesinde bir çok kaza ile zararının ne kadar büyük ve “sürekli” olduğunu gördüğümüz nükleere hayır demek için oradaydık.

Ülkemizdeki yenilenebilir kaynakların kullanılmamasına isyan etmek için oradaydık.Üretilen net enerjinin %20’sini şebeke kayıplarının oluşturduğu,bilinçsiz ve yetersiz bir donanıma sahip bir ülkede;jeotermal,rüzgar ve güneş enerjilerinin kullanılmamasına isyan etmek;yapımının 10 milyar dolar olacağı söylenen lakin bunun 20 milyar doları bulacağı tahmin edilen,daha sonrasında bakımı, sökümü,atıkların depolanması ve taşınması ile fazlasıyla pahalıya patlayacak olan bu gereksiz yatırıma hayır demek için oradaydık.Boyabattaki bir hidroelektirik santralinin iki nükleer santralin üretimine eş değer olduğunu bildiğimiz için yalanlarına,mazeretlerine,bahanelerine inanmadığımızı haykırdık.

Sinop halkını istihdam getireceğiz diye kandırmaya çalışıyorlar- ki bir nükleer santralde en az 2-4 sene eğitilmiş 400 kişi çalışabiliyorken,rüzgar santrallerinde binlerce kişiye istihdam olanağı sağlanıyor-Sinoplulara bunun yalan olduğunu anlattık.2007 de enerji krizi yaşanacak diyerek aceleye getirilen kararların asılsız olduğunu,yenilenebilir kaynakların kullanımıyla beraber en az 2020’ye kadar hiçbir krizimizin olmadığını haykırmak için oradaydık.

Biliyorduk ki aslında tüm bu oldu bittiler,gizli kapaklı görüşmeler “enerji” için değil.Kriz yok,enerji açığı yok,senelerce yetecek doğal kaynaklarımız,alternatif enerji kaynaklarımız var.Lakin tüm komşuların nükleer silahlanma yolunda yarıştığı bir coğrafya da geri kalınmak istenmediği açık.Konjonktürün aşağı doğru seyretmeye başladığı şu zamanlarda ABD’nin Nükleer Enerji 2010 adlı yeni bir programla 642 milyon dolar araştırma desteği 30 milyar dolar borç garantisi temin etmesi,ABD’nin nükleer silahlanma yolunda ikinci kez bayrağı eline almasının işaretlerini verirken,yeni kurbanlarından biride biz olur muyuz sorusu geliyor akıllara.İşte bu yüzden biz orada 10.000 kişi sadece Sinop için değil içine çekilmek istediğimiz bu oyunlarda tüm yurt için,bizler ve gelecek nesiller için Hayır demek için oradaydık.